Devrimin Kızı - Amy Engel

 
 
Uzun zamandan sonra merhabalar. Bu kadar ara verdikten sonra yorumlarını okumaktan büyük bir keyif aldığım sevgili Berfin ile bu kitabı elimizden geldiğince birlikte yorumlamaya çalıştık. Umarım beğenerek yorumlarımızı okursunuz. Berfin'nin güzel yorumlarını her zaman okumak istiyorsanız buraya tıklayıp takip edebilirsiniz :) --> Satellite
 

Ve Berfin'nin yorumuyla Devrimin Kızı :)

Bir serinin daha sonuna geldik. Distopya türünde beğendiğim sayılı seriler arasında olan Kurucunun Kızı , Devrimin Kızı ile son buldu. Söze şunu söyleyerek başlıyorum, ilk kitap beni daha çok etkilemişti. Çünkü bu kitap daha büyük bir sonu hak ediyordu. Evet anlamlı bir sondu ama gerçekleşen olaylar kesinlikle Devrim sözcüğüne yakışır cinsten değildi. Kitabın adı bile sizi bir beklenti içine sokuyor. Olayların büyüklüğü, gerçekleşecek olan şeyleri düşündükçe çok heyecanlanmıştım. AMA çokta bir karşılık bulamadım. Nedense bu aralar evren bana mesaj yolluyor, beklenti içine çok girme diye. Sözünü ettiğim şeyler sadece olayların hareketliliği ile alakalı. Diğer mevzulara gelecek olursak, Ivy ve Bishop kadar birbirini böyle anlayabilen ve fedakarlık yapan çifte rastlamak çok zor.
Her şeyden sonra hala benimleydi.

Öyle ufak şeylerden bahsetmiyorum. Şöyle söyleyeyim, fedakarlık tanımını da aşan şeylerdi.



"Birçok açıdan değişmiş olsan da, özünde hala aynı kızsın Ivy. Konuşmayı reddettiğinde bile her şeyi gözleriyle, ifadesiyle anlatan kız. Kendisine neye mal olursa olsun, bu kızın beni sevecek kadar cesur olduğunu biliyorum."

Kitap, Ivy'nin çitin arkasında nasıl hayatta kalmaya çalıştığı ile başlıyor. Ki bir sahne var nasıl kusmadı merak konusu. Çok aç bir Ivy ile karşı karşıya kalmadığım için şanslıyım. Yerde otururken kayanın üstünde gördüğü kertenkeleyi öyle bir seferde ağzına atıveriyor... Zaten okuduğumda sahne
direk gözümde canlandı çünkü betimlemeler bende hayranlık seviyesine ulaştı. Yazarın anlattığı yerler Ivy ile beraber oradaymışım hissini yarattı. Olayların içine girmekle ilgi sözlerim tam olarak bununla alakalı. O yeri hayal etme, yazarın hayalindeki dünyayı sana yansıtması gerçekten harika bir şey. Ve işin emek kısmı bana göre burada. İşte bu kitapta onların arasına girdi. Çitin arka tarafı Bishop ve Ivy kadar ilgimi çekmeyi başardı.

 Ivy tek başına ne kadar dayanabilecek diye düşünürken karşısına Ash ve Caleb çıkıyor. Gelmeselerdi ne olurdu diye düşününce hayatını kurtardılar demekte yerinde olur. Ah tabi onlar gelmeden önce bir misafirle de karşılaşıyor. Tahmin edin kim? İp ucu, Bishop çitin arkasındakilere yemek verirken yanındaki kızı öldüren bir pislik. Ondan kurtulma çabası da takdire şayandı. Caleb ve Ash ile beraber kamplarına gidip yeni hayatına alışmaya çalışırken bir ay sonra BOM! Ne mi oluyor? Burada kötü kadın kahkahamı atarak ne olduğunu söylemeyeceğim. Sonrası ise benim yakındığım kısımlar...

'Hiçbir şey olmasa bile, acıya mola vermek hoştu.'

kim yaptı sorusuna cevap yok bende. Merve bize güzel yorumuyla açıklama yapar. Buradan sonrası onda. Bu puan Ivy ve Bishop için 4/5.
 

Kısık sesle, "Neden beni sevdiğini anlamıyorum," dedim. "Onu kırdım. Defalarca."
Ash'in yüzü yumuşadı, bakışları sıcaktı. "Ama sevgi budur zaten, değil mi? Sırf biri seni hayal kırıklığına uğrattı diye onu sevmeyi bırakamazsın."
 
****

                                         
 
 

Umursamazın Köşesi yani bendenizden naçizane sizler için yaptığım yorumum :)

Zevkli , sürprizlerle dolu bir serinin 2. kitabı olan Devrimin Kızı ilk kitabın bence üstüne daha da bir aksiyon ekleyerek finale ulaştı.ilk kitabı sonunda Ivy Westfall'un dışına atılmıştı. 2. kitap Ivy'nin gözlerini çitlerin dışında açmasıyla başlıyor. Ivy'ın en başlardaki hayatta kalma mücadelesini, suya ulaşma çabalarını, hayvan yemesini okurken bir an kendimi Açlık Oyunları kitabında sanmadım desem yalan olur ki bence bu seri de en az o seri kadar nefes kesiciydi.
Kısaca kitabı içeriğinden bahsedecek olursam, Ivy gözlerini açtığı andan itibaren hayatta kalmak için Bishop'ı yada geride bıraktıklarını düşünmeden, eski hayatı hiç olmamış gibi her şeye yeniden başlıyor. Tabi ki bilmediği doğa şartları ve beklenmedik sürprizler (Mark gibi) Ivyciğimizin yakasını bırakmıyor maalesef. Mark dolaylı yollardan da olsa Ivy'nin ailesi yerine koyabileceği arkadaşlarını bulmasına neden oluyor. Tabi ki hiç bir insan güvenmemesi gerektiğini en acı yollardan öğrenen Ivy sırlarının birçoğunu anlatmıyor Caleb ve Ashley'e. Fakat bu durum Bishop'ın Ivy'nn peşinden Wetsfall'dan ayrılıp Ivy'ı bulmak için yollara düşmesiyle; Caleb ve Mark'ın Bishop'ı yakalayıp kampa getirmesiyle sona eriyor. Ve böylelikle Bishop, Ivy, Caleb ve Ashley'in hayat mücadeleri başlamış oluyor. Her şey yolunda gidiyor derken Westfall'dan gelen haberler bütün durumları değiştiriyor ve bu durumlarla beraberinde tahmin edilemez süprizler gelişmeleri de beraberinde getiriyor. Ve kitap bu noktadan sonra sayları nasıl çevridiğinizi bilmeden finale ulaşıyor.
Seri kitaplarda benim en çok okuma hevesimi arttıran durum ilk kitabın daha da çok üstüne konularak ilerlenmesi ki bu durum bu seride var. Kitap gayet akıcı ve insana olayı bizzat ordaymışcasına yaşıyorsun hissi veriyor bence. Kitapta benim tek gıcık olduğum nokta hala daha Ivy'nin ablasına olan bu koruma ve kardeşlik duygusuydu. Ya tamam ablan ama ne kadar abla. Bu konu dışında seri kesinlikle kendini okutturuyor. Ek olarak Bishop gibi aşık bulunamaz yaaa bence. Yaptığı fedakarlıklar olsun, her şeye rağmen Ivy'e her zaman kollarını açması olsun onu bence mükemmel bir aşık yapıyor.
Caleb ve Ashley, yani yeni karakterlerimiz, kitaba daha da güzel bi dostluk bakış açısı getiriyor. Özellikle Caleb'ın yaşına göre fazla olgun olması, Ashley ve Ivy'e abilik yapması, koruyucu tavrı beni benden aldı desem yeridir. Kesinlikle yeni karakterleri ve eskiden sevdiğiniz bir kaç karakteri okuyarak keyifli bir macera okumuş oluyoruz.
Yalandan uzatmaları sevmiyorsanız, aksiyon arıyorsanız bu kitap tam size göre bence. Okumadıysanız bence bir an önce Bishop ve Ivy'nin alışılmadık aşk hikayesine başlayın.

***

"Bishop'ın beni aramızdaki uzaklığın üzerinden duyabileceği bir yol olmasını dileyerek, Güvende kal, diye düşündüm. Güçlü ol. Mutlu ol."
 
***
 
Caleb: Yürüyüşe gidiiyorum.
Ash'in bakışını yakalayınca gülümsemesini durdurmaya çalışarak başımı eğdim. Bana Caleb'ın bir kızla yalnız olmak istediğinde 'yürüyüşe' gittiğini söylemişti.
Ash : Bu haftaki kim?
Caleb: Seni hiç ilgilendirmez!
 
***
 

Ivy: Beni neden önemsiyorsun?
Caleb: Çünkü Ash seni şimdiden seviyor. Ben de Ash'i seviyorum. Çünkü onu gülümsetiyorsun. Çünkü burada sıkı çalıştın. Düşündüğümden daha çetin çıktın. Çünkü on saniyede bir sincabın bağırsaklarını çıkarabiliyorsun.
 
***


"Seni seviyorum, Bishop. Seni sevmeyi asla bırakmadım. Ama sen bunu zaten biliyordun, değil mi?"
"Evet. Biliyordum."
"Nasıl biliyordun?"
"Çünkü birçok açıdan değişmiş olsan da, özünde hala aynı kızsın Ivy. Konuşmayı reddetiğinde bile her şeyi gözleriyle, ifadesiyle anlatan kız. Kendisine neye mal olursa olsun, bu kızın beni sevecek kadar cesur olduğunu biliyorum."
 
***
 
 
 

2 yorum :

  1. Demistim ya, güzel olmuşuuz cidden :)) Benimle okuyup yorumladigin icin ayrica tesekkur edeyim buradan canim benim :)

    YanıtlaSil
  2. Ay kuzum ben teşekkür ederim asıl :)

    YanıtlaSil

 
Umursamazın Köşesi Blog Design by Ipietoon